Bu Gece Uyumayın
O sabah bütün sabahlardan farklıydı Yaseminlik Mahallesinde. Bahçe duvarları arasında, daire kapıları önlerinde herkes elinde bir zarfla birbirlerine kendi felaket senaryolarını anlatıp duruyor, her duyduklarıyla korku ve endişeleri büyüyordu. Şehrin bu nezih semtinde herkesin diline düşecek bir haber pek bulunmazdı. Olağan bir sabahta, kimileri elinde gazetesiyle işe gider, kimileri verandasında kahvesini yudumlar, kimileri ise özenle bahçesini sulardı. Sabahlar sessiz, sakin ve huzurlu olurdu mahallede. Dışarıdan giren çıkan da çok olmadığı için mahallenin düzeni kolay kolay değişmezdi. Köklü ailelerin elit fertlerinden biri ölürse ya da bayramlarda biraz ziyaretler artarsa ufak bir kalabalık olur ama çabuk dağılırdı. Bu sabah herkesin kapısına bırakılmış zarflar mahalleyi tümüyle değiştirmişti.
Emekli Albay’ın karısı Samiha Hanım’ın “Bisikletli bir oğlan sabahın şafağında bahçeden atmış bunları. Albay gözleriyle görmüş” demesiyle bütün mahalle bir kez daha çalkalanmaya başlamıştı. Kimdi bu bisikletli çocuk? Bütün mahalleye içinde “Bu gece uyumayın.” Yazan zarfları ne amaçla bırakmıştı? Yaşlı nüfusun da fazla olduğu semtte akla gelen senaryoların bazılarında bölgede gözü olan müteahhitlerin mahalleyi ateşe vereceği, gece evlere girilip bütün aile yadigarlarının çalınacağı ya da bütün zengin evlerin kapılarına işaret konulacağı söyleniyordu. Her ne olacaksa bu gece olacaktı ve zaman ilerledikçe mahalle sakinlerinin telaşı artıyordu.
Birkaç mahalleli parkta toplanıp neler yapılabileceğini konuşmaya karar vermişti. Parktaki kalabalık yavaş yavaş çoğalıyordu. Meryem Hanım “Ben uyumadan dayanamam vallahi kaç yaşıma geldim, havanın kararmasıyla gözüm kapanıyor benim” dedi. Hüseyin Bey “Kaç yıldır uyku tutmuyor beni. Uyusam uyusam iki saat, onu da uyumam bu gece nöbet tutarım olmadı” Nöbet fikri kalabalığın hoşuna gitmişti. Yaşlı delikanlılardan birkaçı nöbet tutmaya karar vermişler, kalabalığın diğer sakinlerine askerdeyken ne nöbetler tuttuklarını anlatmaya başlamışlardı bile. “Polisi arayalım biz ne yapabiliriz ki?” dedi Suna Hanım ama Fahri Bey atladı “ Aradık efendim aramaz olur muyuz? Polis dinlemedi bile, “Tehdit yok, uyarı yok. Endişe etmeyin.” deyip kapattılar dedi. Fitil ateşlenmişti. Söylenmeler, vahlamalar, devleti eleştirip, teşkilatı suçlayanlar… Bir şey yapılmalıydı ve de bu gece yapılmalıydı. Herkes uyanık kalmaya çabalayacak ancak yine de uykuya dalanlar için nöbetleşe devriyeye çıkılacaktı. Evinde düdüğü, feneri olanlar getirip nöbet tutanlara verecek, telefonların hızlı aramasına polis kaydedilecekti. En ufak ses duyan ilk polisi arayacaktı. Bu gece mahallede kimse ne evinin ne de bahçesinin ışığını söndürmeyecek, mahalle ışıl ışıl olacaktı. Geleceklerin görecekleri vardı. Herkesin dinlenmesi ve kestirmesi için gündüz vakti evine gitmesi en iyisi olacağından kararlar alınır alınmaz herkes evine yollandı. Mahalle tekrar eski sakinliğine kavuşmuştu.
Hava kararmaya başladığında mahallede sessiz bir telaş başladı. Evlerin bahçelerin ışıkları yakıldı. “Uyumuyoruz” mesajı ilan edildi. Saat başı devriye geziliyor, hanımlar pencerelerden balkonlardan endişeli halde sokakları izliyordu. Zaman geçtikçe yaşlı delikanlılar da yavaşladı. Bir iki sandalye getirilip sokak lambası altına konuşlanıldı. Hanımlar termoslara çay demleyip servis yaptılar. Gece yarısına kadar iki nöbet değişti ancak sandalyelerin yeri değişmedi. Mahalle sakinleri birbirleriyle hiç olmadığı kadar muhabbet etti. Hanımlar daha fazla dayanamayıp uykuya dalarken, beyler muhtemelen bir şey çıkmayacağına inandıklarını dile getirmeye başladılar. Bu fikir de çok tutmuştu. Bu devirde öyle tehdit mi olurdu? Memlekette hak, hukuk, adalet mi yoktu da biri gelip evleri kundaklayıp yağmalayacaktı? Onlar da kim oluyordu derken herkesin evlerine gitmesine karar verildi. Yine de kapıları pencereleri kilitleyip, ışıkları açık bırakmaya karar verdiler.
Sabah olduğunda, mahallede gece hiçbir şey olmamış olması sevinçle ve gururla karşılandı. Herkes birlik olmanın öneminden, tedbiri elden bırakmamaktan, zaten bir şey olacağını hiç düşünmediklerinden bahsediyordu. Ne notta yazanın ne anlama geldiği, ne de kimin dağıttığı anlaşılmıştı — ama merak edeni de kalmamıştı. O günden geriye sadece gece boyunca yanmış lambaların israfına hayıflanmalar ve mahalle tarihine geçmiş bir söylenti kaldı.
Yorumlarınız çok kıymetli ve yazmam için motivasyon sağlıyor. Katkıda bulunursanız çok sevinirim.